Tarihi ve Güncel Konular
 
  Ana Sayfa
  Osmanlı'nın Kuruluşu
  Osmanlı Padişahları
  Osmanlı Tuğraları
  Mehteran
  Tarihi Kıssalar
  Şeyh Edebali'nin Osman Beye Öğütleri
  Hayata Dair
  Lokman Hekim'den Öğütler
  Ölmeden Önceki Son Sözleri
  Garib Olayların Rastlantısal Yanları
  1 Nisan'ı Nasıl Bilirsiniz
  Söz Der Ki....
  Küçük Oyunlar
  Tozlu Tarihin Öğütleri
  Osmanlıca Bilgisayar Terimleri
  Esma-ul Hüsna
  Şeyh Şamil
  Tek başına bir ordu “Çomar Bölükbaşı”
  Vahdettin hainmiydi
  Editörden
  illerimiz neleriyle ünlü
  Osmanlıda isyanlar
  osmanlıpadişahları niçin hacca gitmemişlerdir?
  Çanakkale'den Asker Mektupları...
  Osmanlı Armasının Manası
  Çanakkale Savaşının hikayeleri
  OSMANLI TARİHİ KRONOLOJİSİ
  Osmanlı antlaşmalar
  Ziyaretçi defteri
www.konyakent.net

Osmanlı antlaşmalar
Osmanlı-Venedik Antlaşması (1416)

Osmanlı-Venedik Antlaşması (1416) Osmanlı Devletiyle Venedik Cumhuriyeti arasında 1416 yılında imzalanmış bir barış antlaşmasıdır.

1416 yılı Osmanlıların ilk deniz savaşına sahne oldu. 29 Mayis 1416 da Venedikliler Osmanlı gemilerine saldırınca Çalı bey komutasındaki Osmanlı donanmasıyla Venedik donanması arasında savaş yapıldı. Tecrübesiz ve zayıf olan Osmanlı donanması yenik düştü. Savaş sonunda yapılan barış antlaşmasının bazı şartları şunlardır:

1.Venedikliler Osmanlı topraklarında diğer milletlerden daha fazla ticaret yapacaklar.
2.Venedikliler buna karşılık Osmanlı gemilerine saldırmayacaklardı.

Osmanlı-Bizans Antlaşması (1420)

Osmanlı-Bizans Antlaşması (1420) Osmanlı sultanı I. Mehmet'in Bizans İmparatorluğu'yla yaptığı bir antlaşmadır.

Yıldırım Bayezid Ankara Savaşında Timur'a yenilerek esir düştüğünde oğlu Mustafa Çelebi de beraberinde Semerkand'a götürülmüştü. Timur ölünce Mustafa Çelebi serbest kaldı ve Anadolu'ya geri döndü. O sırada Fetret devri bitmiş, Yıldırım Bayezid'in diğer oğlu Mehmet Çelebi Osmanlı Devleti'nin başına geçmişti. Mustafa Çelebi tahta geçmek isteyince taraftarlar arasında savaş çıktı (Düzmece Mustafa isyanı). Mustafa Çelebi kardeşi Mehmet Çelebi'ye yenilerek Bizans İmparatorluğu'na sığındı. Mehmet Çelebi Bizanslılarla bir antlaşma yaptı. Bu antlaşmanın bazı şartları şunlardı

1.Bizanslılar Mustafa Çelebi’yi tutsak tutmağa devam edecekler.
2.Osmanlılar buna karşılık Bizanslılara her yıl 100.000 akçe ödeyeceklerdi.

Edirne-Segedin Antlaşması

Edirne-Segedin Antlaşması 1444 yılında Osmanlı Devleti ve Macaristan arasında imzalanmış bir antlaşmadır.

Papa IV. Öjen Macar, Sırp, Bosna ve Eflak kuvvetlerinden oluşan bir Haçlı ordusunu Hunyadi Yanos'ın (Jan Hunyadi) kumandanlığı altında Sultan II. Murat'ın kumandanlığı altındaki Osmanlı ordusunun üzerine gönderdi. Karamanoğulları beyliğinin de desteğini alan bu ordu Osmanlıları yenilgiye uğrattı. Bunun üzerine II. Murat 12 Haziran 1444'de Edirne'de bu barış antlaşmasını imzalayarak antlaşmanın metnini bir Osmanlı heyetiyle Macaristan'a yolladı.

Macaristan kralı Ladislas bu antlaşmayı onaylamak taraflısıydı. Ama Papa ve Bizans İmparatoru bu antlaşmaya karşı çıktılar. Sırp despotunun ve Hunyadi Yanos'nin de ısrarıyla kral Ladislas antlaşmayı 12 Temmuz 1444'de Segedin'de imzaladı. Antlaşmanın maddeleri şunlardı:




-Bulgaristan’daki Osmanlı egemenliği tanınacak.
-Sırp despotluğu tekrar kurulacak ve Osmanlılara vergi verecek.
-Eflak beyliği Macar egemenliğinde kalacak, Osmanlılara vergi vermeye devam edecek.
-Tuna nehri taraflar arasında sınır olacak.
-Antlaşmanın süresi 10 yıldı.

Bu antlaşmadan sonra II. Murat yerini 12 yaşındaki oğlu II. Mehmet'e (Fatih Sultan Mehmet) bıraktı. Ama barış dönemi değil 10 yıl, 6 ay bile sürmedi. Haçlı tehditi altında II. Murat tekrar Osmanlı ordusunun başına geçmek zorunda kaldı. 10 Kasım 1444 tarihinde Osmanlı ordusu tekrar Hunyadi Yanos kumandanlığı altındaki Haçlı Ordusuyla Varna Savaşını yaptı.

Osmanlı-Venedik Antlaşması (1479)

Osmanlı-Venedik Antlaşması (1479) Osmanlı Devletiyle Venedik Cumhuriyeti arasında 1479 yılında imzalanmış bir barış antlaşmasıdır.

Osmanlıların Balkanlarda kazanmış oldukları topraklar Osmanlıları Venediklilerle komşu haline getirdi. Osmanlıların Ege adalarını geçirmeleri Venediklilerin işine gelmedi ve savaş patlak verdi. Bu savaşlar 16 yıl sürdü (1463-1479). Bu savaşlar boyunca Osmanlılar Eğriboz başta olmak üzere birçok adaları ellerine geçirdiler. Savaşın sonunda Osmanlılarla Venedikliler arasında barış yapıldı.

Bu antlaşmanın bazı şartları şunlardır:

1.Venedikliler Osmanlı sularında ticaret yapma hakkını kazandılar.
2.Venedikliler İstanbul’da balyos (elçi) bulundurabileceklerdi.
3.Venedikliler Osmanlılara savaş tazminatı vereceklerdi.

Antlaşmanın bir diğer şartına göre Venedik Cumhuriyeti en tecrübeli 5ressamlarından birini Fatih Sultan Mehmet'in tablosunu yapmak üzere İstanbul'a gönderecekti. Bu amaçla ressam Gentile Bellini İstanbul'a geldi ve İstanbul'da Fatih Sultan Mehmet'in ünlü tablosu başta olmak üzere birçok eserler yaptı.

İstanbul Antlaşması (1533)

İstanbul Antlaşması (1533) 22 Temmuz 1533 tarihinde Osmanlı Devleti ve Avusturya arasında imzalanmış bir barış antlaşmasıdır.

1526 yılında Macaristan, Osmanlı ordusuyla yaptığı Mohaç Savaşını kaybedince bütünlüğünü kaybederek dağıldı. Bu durum Kanuni Sultan Süleyman'ın liderliğindeki Osmanlı Devletini Macaristan'ın egemenliği konusunda Avusturya ile karşı karşıya getirdi. O zamanlar Avusturya'nı başında Kutsal Roma Germen İmparatoru Şarlken'in kardeşi Arşidük Ferdinand bulunuyordu. Ferdinand kendisini Macaristan'ın kralı olarak ilan etmek istiyordu. Osmanlılar ise Macar asili Jan Zapolya'yı desteklediler. Macaristan için yapılan savaşlar hep başarısızlıkla sonuçlanınca Şarlken kardeşi Ferdinand'a Osmanlılar ile anlaşmasını tavsiye etti. O sırada Osmanlıların İran'daki Safevilerle ilişkileri bozulmuştu. Kanuni İran seferine çıkmak istiyordu. Macaristan seferleri Osmanlılara pahalıya mal olduğu için Avusturya ile anlaşmağa karar verdiler.

Bu antlaşmanın şartları şunlardı

1.Avusturya arşidükü protokol bakımından Osmanlı sadrazamına denk olacaktı.
2.Ferdinand, Zapolya’nın Macar kralı olmasını kabul etti.
3.Ferdinand, Osmanlılara yılda 30.000 duka altın vermeyi kabul etti.
4.Macaristan ikiye ayrıldı. Birinci kısım Osmanlı Devleti’nin korumasında Zapolya’ya, ikinci kısmı vergi vermek şartı ile Ferdinand’a bırakıldı.

Amasya Antlaşması

Amasya Antlaşması, Kanuni Sultan Süleyman'ın çıktığı 3. İran Seferi sonunda Osmanlı Devleti ile İran arasında imzalanan antlaşmadır.

1555'te imzalanan bu ilk Osmanlı - İran Antlaşması ile Doğu Anadolu, Bağdat Tebriz ve Azerbaycan Osmanlı topraklarına katıldı.

Ferhat Paşa Antlaşması

Ferhat Paşa Paşa Antlaşması 1590 tarihinde Osmanlı Devletiyle Safevilerin yönettiği İran arasında imzalanmış bir antlaşmadır.

Kafkasları tamamen ellerine geçirmek isteyen Osmanlılar 1583-1590 yılları arasında devamlı olarak Safevilerin üzerine seferler düzenlediler. 11 Mayıs 1583'te Meşaleler Savaşı (Gece zamanı yakılan ateşlerle savaşa devam edildiği için bu savaşa bu isim verilmiştir.) denilen savaşla başlayan bu seferler 1590’da imzalanan Ferhat Paşa Antlaşması ile sona erdi.

Bu antlaşmanın bazı şartları şunlardır:

1.Tebriz, Karabağ, Gürcistan, Dağıstan ve Şirvan Osmanlılara bırakıldı.
Bu antlaşma ile Osmanlılar doğudaki en geniş sınırlarına ulaşmışlardır.

Nasuh Paşa Antlaşması

Nasuh Paşa Antlaşması 20 Kasım 1612 tarihinde Osmanlı Devletiyle Safevi hanedanın yönettiği İran arasında imzalanmış bir antlaşmadır.

Antlaşmanın bazı şartları şunlardır:

1.Safevîler her yıl Osmanlı Padişahı’na iki yüz yük ipek haraç vereceklerdir.
2.Kanunî Sultan Süleyman zamanında Osmanlı Devleti ile Safevî Devleti arasında Amasya Barış Antlaşması (1555) ile belirlenen sınırlar geçerli olacaktır.
3.Osmanlı egemenliği altındaki yerler Osmanlılar’da kalacaktır.
4.Şehrizor eyaletini istila eden Hilev Han’a ve Seyyid Mübarek’e Safeviler tarafından yardım edilmeyecek
5.Şemhal ve Dağıstan üzerinde Osmanlı egemenliği devam edecek.
6.Osmanlıların, Ruslara karşı yapacakları her hangi bir seferde Safeviler, Osmanlılara yardım edecekler, engel olmayacaklardır.
7.İranlı Hacılar, Bağdat ve Basra yoluyla değil Halep-Şam üzerinden hacca gidip geleceklerdir.
8.Kanuni Sultan Süleyman zamanında belirlenen sınırlar çerçevesinde, Osmanlı-Safevi sınırlarını belirlemek için Osmanlı tarafını Bağdat Beylerbeyi Mahmut Paşa ve Van Beylerbeyi Mehmet Paşa temsil edecekler.

Nasuh Paşa Antlaşması 3 yıl kadar yürürlükte kaldıktan sonra Osmanlılarla Safevilerin arası tekrar bozuldu. Şah I. Abbas antlaşma gereği olarak gönderilmesi gereken 2 yüz yük ipeği göndermekte direndi. Yapılan savaşlar ve sürtüşmeler sonucu ancak 1618 yılındaki Serav Antlaşmasıyla barış tekrar sağlandı.

Zitvatorok Antlaşması

Zitvatorok Antlaşması 11 Kasım 1606 tarihinde Osmanlı Devleti ve Avusturya İmparatorluğu arasında imzalanmış bir barış antlaşmasıdır.

Osmanlı Devleti ve Avusturya İmparatorluğu 15 yıl süren uzun bir savaştan sonra yorgun düşmüşlerdi. Sultan I. Ahmet ve Avusturya adına Arşidük Matthias arasında Estergon-Komorin arasında Zitva suyunun Tuna Irmağına döküldüğü yerde imzalanan Zitvatorok Antlaşmasıyla barış sağlandı.

Antlaşmaya göre Eğri, Estergon, Kanije kaleleri Osmanlılarda , Rop ve Koman kaleleri Avusturyalılarda kalacaktı. Avusturya bir kereye mahsus olmak üzere 70.000 altın savaş tazminatı ödeyecekti. Osmanlı padişahı Avusturya İmparatoruna Roma İmparatoru(Cezar) unvanıyla hitap edecek, her üç yılda bir karşılıklı armağanlar gönderilecekti. Avusturya'nın Macaristan için ödemekte olduğu yıllık 30.000 altın vergi kaldırılacaktı. Zitvatorok Antlaşması Osmanlıların lehine gibi görünse de Osmanlı Devleti artık eski gücünde değildi. Bu antlaşma ile Osmanlı Devleti'nin Avusturya karşısındaki üstünlüğü sona ermiş, siyasi dengeler Osmanlı aleyhine bozulmaya başlamıştır.

Serav Antlaşması

Serav Antlaşması 26 Eylül 1618 tarihinde Osmanlı Devletiyle Safevi hanedanın yönettiği İran arasında imzalanmış bir antlaşmadır.

Antlaşmanın bazı şartları şunlardır:

1.Kanuni Sultan Süleyman devrinde Amasya Antlaşması ile belirlenen sınırlar esas alınacaktır.
2.Kars ve Ahıska kaleleri Osmanlılar’da kalacaktır.
3.Osmanlı hâkimiyetinde bulunan Dağıstan beylerine saldırılmayacak.
4.Esirler karşılıklı olarak serbest bırakılacak.
5.Safevi Şahı, Osmanlı Padişahı’na her yıl haraç olarak 100 yük ipek, kumaş vs. kıymetli eşya gönderecektir.

Serav Barış Antlaşması’nın 1612 yılında varılan Nasuh Paşa Barışı’ndan tek farkı 200 ipek haracının 100 yüke indirilmiş olmasıdır.

Hotin Antlaşması

Hotin Antlaşması (9 Ekim 1621) Osmanlı Devleti ile Lehistan arasında imzalanmış bir barış antlaşmasıdır.

Lehistan'ın Boğdan'ın işlerine karışması üzerine Osmanlı Devleti Lehistan'a savaş açtı. Sultan Genç Osman'ın komutasındaki 200.000 askerlik ordu Lehistan'ın elindeki Hotin kalesini kuşattı. Osmanlı ordusu defalarca saldırılarda bulunmasına rağmen Hotin kalesini alamadı. Sonunda Genç Osman'ın itirazlarına rağmen barış antlaşması yapıldı. Bu antlaşmanın bazı şartları şunlardı

1.Tatar akınları yasaklandı
2.Hotin Osmanlı egemenliğindeki Boğdan'a verildi.

Saldırının başarısızlığına karşılık Boğdan'ın güvenliği sağlanmış oldu. II. Osman Hotin kalesi önünde istekli savaşmayan Yeniçeri Ocağı’nı kaldıracağını açıkladı. Bu kararı onun öldürülmesi ile sonuçlandı

Kasr-ı Şirin Antlaşması

Kasr-ı Şirin Antlaşması, IV. Murat'ın Bağdat'ı fethinden sonra Osmanlı Devleti ile Safeviler arasında 1639'da imzalanan ve bu günkü Türkiye - İran sınırını belirleyen antlaşma.

IV. Murat sefere çkarak 1623'ten beri Safevilerin elinde bulunan Bağdat'ı yeniden Osmanlı topraklarına kattı. Bağdat'ın Osmanlılara tarafından geri alınmasından bir süre sonra iki devlet arasında barış görüşmeleri başladı. 13 gün süren müzakerelerin sonucunda 17 Mayıs 1639'da Kasr-ı Şirin antlaşması imzalandı. Bu antlaşma ile Bağdat Basra ve Şehrizor Osmanlılarda kaldı. Revan ise İran'a bırakıldı.

Daha sonraki tarihlerde çıkan Osmanlı - İran Savaşlarında ortaya çıkan sınır meseleleri hep Kasr-ı Şirin antlaşması temelinde çözümlendi.

O tarihlerde Doğu Anadolu'dan başlayıp Basra Körfezinde sona eren 2185 km.'lik Osmanlı-İran sınırını belirleyen bu antlaşma aynı zamanda bugünkü Türkiye-İran ve Irak-İran sınırının da büyük ölçüde belirlemiştir.

Vasvar Antlaşması

Vasvar Antlaşması 10 Ağustos 1664 Osmanlı Devletiyle Avusturya arasında imzalanmış bir barış antlaşmasıdır.

1658 yılında Erdel, Eflak ve Boğdan Beylikleri Avusturya'nın kışkırtmasıyla Osmanlı Devleti'ne karşı isyan ettiler. Bu nedenle Osmanlı Devletiyle Avusturya arasında başlayan savaş Sultan IV. Mehmet döneminde 1658-1664 arasında 6 yıl devam etti. Köprülü Mehmet Paşa bu isyanları bastırdı. Köprülü Fazıl Ahmet Paşa Uyvar kalesini fethetti. Avusturya'nın isteği üzerine 1664 yılında Vasvar Antlaşması imzalandı.

Bu antlaşmanın bazı şartları şunlardır:

1.Uyvar kalesi Osmanlılarda kalacak.
2.Erdel Osmanlı Devletine bağlı kalacak.
3.Avusturya savaş tazminatı ödeyecek.

Bucaş Antlaşması

Bucaş Antlaşması (18 Ekim 1672) Osmanlı Devleti'yle Lehistan arasında imzalanmış bir barış antlaşmasıdır.

Hotin Antlaşmasından sonra, Lehistan ve Osmanlı Devleti arasında 50 yıl süren bir barış süreci yaşanmıştı. Osmanlı himayesindeki Ukrayna Kazaklarına saldıran Lehliler, barışı bozdular. Sultan IV. Mehmet ve Köprülü Fazıl Ahmet Paşa, Ukrayna kazaklarının yardım istemesi üzerine, Lehistan seferine çıktılar. Osmanlı ordusunun ard arda kazandığı başarılardan sonra, Lehistan barış istedi. İmzalanan Bucaş Antlaşmasıyla (18 Ekim 1672), Podolya Osmanlılara geçti. Lehistan Kırım Hanına vergi ödemeye devam edecekti. Ayrıca Lehistan her yıl Osmanlı Devleti'ne 22.000 altın ödemeyi kabul ediyordu.

Lehistan meclisinin, bu antlaşmadaki para maddesini kabul etmemesi üzerine, 4 yıl süren İkinci Lehistan seferine çıkıldı. Bazı kalelerin fethedilmesi üzerine, Lehistan elçisi, Podolya ve Ukrayna'nın iadesi şartıyla antlaşma istediyse de bu kabul edilmedi. Bu arada Köprülü Fazıl Ahmet Paşa'nın hastalanması üzerine, 1675 yılında Lehistan serdarlığına İbrahim Paşa tayin edildi. Sultan IV. Mehmet, Köprülü Fazıl Ahmet Paşa ile birlikte Edirne'ye döndü.

İbrahim Paşa, kısa sürede 48 kale ve palangayı fethedince, Lehistan tekrar antlaşma istedi. 27 Ekim 1676'da Zarawno'da imzalanan antlaşma ile 22.000 altından vazgeçilmek şartıyla, daha önce Köprülü Fazıl Ahmet Paşa tarafından imzalan Bucaş Antlaşmasının maddeleri aynen kabul edildi. Sadrazam Köprülü Fazıl Ahmet Paşa antlaşmanın imzalandığı haberini aldıktan bir süre sonra 3 Kasım 1676 tarihinde vefat etti.

Karlofça Antlaşması

Karlofça Antlaşması (26 Ocak 1699), Osmanlı Devleti ile Avusturya İmparatorluğu arasında imzalanmış olan bir barış antlaşmasıdır. Karlofça bugünkü Sırbistan ve Karadağ'ın sınırları içinde yer alan küçük bir kasabadır.

Sultan II. Mustafa döneminde Osmanlılar Avusturya İmparatorluğu üzerine üç büyük sefer düzenlendiler. Ancak 11 Eylül 1697'de uğranılan Sente yenilgisiyle ile Osmanlı Devleti bir anda savunmasız kaldı. Bu arada Venedikliler, Mora ve Dalmaçya'ya, Lehistan ise Boğdan'a saldırmışlardı. Aynı dönemde Rusya'nın başına Deli Petro geçmişti. Deli Petro ordusunu modernize etmiş, boğazlardan Akdeniz'e inme ve Karadeniz'e egemen olma çabalarına girişmişti. 1695'deki saldırıda başarısız olmuş, fakat bir yıl sonra Azak Kalesi'ni ele geçirmişti (6 Ağustos 1696).

Papa Osmanlı Devleti'ne karşı Avusturya, Lehistan, Rusya ve Venediklilerden oluşan bir ittifak oluşturdu. Uzun süren savaşlar sonunda Osmanlı Devleti yorgun düştü. Özellikle İngiliz hükümetinin araya girmesi sonucu, Sultan II. Mustafa barışa razı oldu. İmzalanan Karlofça Antlaşması ile Banat ve Temeşvar hariç, bütün Macaristan ve Erdel Beyliği Avusturya'ya, Ukrayna ve Podolya Lehistan'a, Mora ve Dalmaçya kıyıları Venediklilere bırakıldı.

Karlofça Antlaşması, Osmanlı Devleti'nin toprak kaybettiği ilk antlaşmadır. Bu tarihten sonra Osmanlı Devleti'nin gerileme dönemi başladı. İngiltere'nin barış görüşmelerine aracı olmasının asıl sebebi Akdeniz'in ve Doğu Avrupa'nın Rusya kontrolüne girmesini engellemek idi.

İstanbul Antlaşması (1700)

İstanbul Antlaşması (1700) 14 Temmuz 1700 Osmanlı Devleti'yle Rusya arasında yapılan bir barış antlaşmasıdır.

Rusya Deli Petro'nun liderliğinde güçlenmişti. 1695'deki saldırıda başarısız olmuş, fakat 1 yıl sonra Azak Kalesi'ni ele geçirmişti (6 Ağustos 1696). Osmanlı Devleti Papa'nın Avusturya, Lehistan, Rusya ve Venediklilerden oluşturduğu bir ittifakla uzun süre savaştı ama sonunda yorgun düştü. Avusturya'yla Karlofça Antlaşmasını imzaladıktan 1 yıl sonra da Rusya'yla 14 Temmuz 1700 tarihinde İstanbul Antlaşmasını imzaladı. Bu antlaşmanın hükümlerine göre Osmanlı Devleti Azak kalesini Rusya'ya bıraktı. Böylece Rusya Karadeniz'de kendisine sağlam bir yer yapmış oluyordu.

Prut Antlaşması

Prut Antlaşması 21 Temmuz 1711 tarihinde Osmanlı Devleti ile Rusya arasında yapılmış bir antlaşmadır.

1710 yılında Osmanlı Devleti Lale Devrini yaşamakta ve Sultan III. Ahmet tarafından yönetilmekteydi. Rusya'nın başında Çar Büyük Petro "Deli Petro", İsveç'in başında ise XII. Şarl "Demirbaş Şarl" bulunmaktaydı. Demirbaş Şarl'ın ordusu Poltava'da Deli Petro'nun ordusuna yenildi ve Osmanlı topraklarına sığındı. Bu arada Rusya'nın Lehistan'ın içişlerine karışması, Eflak ve Boğdan beylerini Osmanlılara karşı kışkırtması Osmanlı Devletini rahatsız ediyordu. Osmanlı Devleti Rusya'ya karşı savaş ilan etti.

Sadrazam Baltacı Mehmet Paşa yönetimindeki ordu Kırım Hanlığı ordusunun desteğiyle Rusları Prut nehri kıyısında kıstırdılar ve yendiler. Prus Savaşı denilen bu savaşı Osmanlıların kazanması üzerine Prut Antlaşması imzalandı. Antlaşmanın koşulları şunlardır:

1.Azak Kalesi Osmanlılara geri verilecek. (Karadeniz tekrar Osmanlı gölü haline geldi.)
2.Ruslar İstanbul’da daimi elçi bulundurmayacaklar.
3.İsveç Kralı Şarl'ın serbestçe ülkesine dönmesine izin vereceklerdi
4.Ruslar Lehistan’ın içişlerine karışmayacaklardı.

Pasarofça Antlaşması

Pasarofça Antlaşması,1714-1718 Osmanlı-Avusturya-Venedik Harbine son veren, yukarı Sırbistan, Belgrad ve Banat yaylasının Avusturya'ya; Dalmaçya, Bosna ve Arnavutluk kıyılarının Venedik'e verilmesi, Mora Yarımadası Osmanlılarda kalması gibi maddeleri içeren 21 Temmuz 1718'de imzalanan antlaşma.

Avusturya'nın, Karlofça Antlaşması gereğince Mora'nın Venediklilere geri verilmesini istemesi üzerine, Avusturya'ya da savaş açıldı. Sadrazam Silahtar Ali Paşa, Osmanlı ordusu ile birlikte Macaristan'a girdi. Peter Varadin'de Prens Ojen komutasındaki Avusturya ordusu Osmanlı kuvvetlerini bozguna uğrattı (5 Ağustos 1716) ve Sadrazam Silâhtar İbrâhim Efendi şehit düştü. Bu bozgundan sonra 18 Ağustos 1717 tarihinde Belgrad düşman eline geçti. Silahtar Ali Paşa'nın yerine sadrazamlığa getirilen Damat İbrahim Paşa barış teklif etti.

Osmanlı sultanlarından III. Ahmed Han (1703-1730) zamanında, Mora-Tuna kavşağında Yugoslavya’nın Pasarofça kasabasında yapıldı. Osmanlı Devletini Şıkk-ı sânî Defterdarı (Mâliye Müsteşarı) Silâhtar İbrâhim Efendi başkanlığındaki heyet temsil etti. Pasarofça’da Kont Virmond başkanlığında Avusturya ve Carte Ruzigi başkanlığındaki Venedik heyetlerinden başka, Felemenk (Hollanda) ile İngiltere temsilcileri de vardı. İki ay kadar süren konferanstan sonra; Avusturya ile yirmi madde ve bir ilâve, Venediklilerle de 26 madde üzerinden, 21 Temmuz 1718 tarihinde antlaşma imzalandı.

Antlaşmaya göre,

-Avusturya ile Niş, Banat Dağları ve Transilvanya Alpleri hudut kesildi.
-Mülteci Rakoçi, Ferenç ailesiyle beraber Osmanlı-Avusturya hududunda oturmak ve emniyeti sağlanmak şartıyla iade edilecekti.
-Venedikliler, Mora Yarımadasını, Korintos ile çevresini, Egin Körfezindeki adaları, İyonya Adalarını, Aya Mavri Adasını ve Girit’te üç iskeleyi Osmanlı Devletine verecekti.
-Pasarofça Antlaşmasıyla, Osmanlı Devleti; Avusturya’ya toprak vermesine rağmen, Venedik’ten aldı. Avusturya’ya verdiği toprakları, daha sonraki antlaşmalarla geri aldı. Pasarofça Antlaşması sonrasında Osmanlı Devleti, -Avrupa cephesinde uzun bir sulh devresine girdi.

İstanbul Antlaşması (1724)

İstanbul Antlaşması (1724) Osmanlı Devleti ile Rusya arasında imzalan bir barış anlaşmasıdır Osmanlı ve Rusya İran'a saldırıp kuzey İran'da karşı karşıya gelince İngiltere ve Hollanda'nın araya girmesi ile imzalanmıştır.

Ahmet Paşa Antlaşması

Ahmet Paşa Antlaşması 10 Ocak 1732 tarihinde Osmanlı Devletiyle Safevilerin yönettiği İran arasında imzalanmış bir antlaşmadır.

Bu antlaşmanın bazı şartları şunlardır:

1.Kafkasya Osmanlılara verildi.
2.Batı İran ve Azerbaycan İranlılarda kaldı.
3.Güneyde Kasr-ı Şirin sınırı değişmedi.
4.Kuzeyde Aras Irmağı iki ülke arasında sınır yapıldı.

Bu antlaşma, Osmanlı Devletinde sadrazamın, İran’da da Şah’ın değişmesine sebep olmuştur. Fakat uzun vaded bu antlaşma ne Osmanlı Devletini ne de İranlıları tatmin etti ve iki ülke arasındaki çatışmalar 1746 yılına kadar devam etti.

İstanbul Antlaşması (1736)

İstanbul Antlaşması (1736) 17 Ekim 1736 tarihinde Osmanlı Devleti ve İran arasında imzalanmış bir antlaşmadır. Bu antlaşmayla Osmanlılar Nadir Han'ı İran Şahı olarak kabul ettiler

Belgrad Antlaşması (1739)

Belgrad Antlaşması (1739) Osmanlı Devletinin 18 Eylül 1739 tarihinde Avusturya, 3 Ekim 1739 tarihinde de Rusya'yla imazalamış olduğu barış antlaşmalarıdır.

1735-1739 Osmanlı-Rus-Avusturya savaşının sonunda imzalanmış bu antlaşmaların başlıca şartları şunlardır:

1.Avusturya Pasarofça Antlaşması ile aldığı yerleri geri verdi.
2.Azak Kalesi yıkıldı, toprakları Osmanlı Devleti ile Rusya arasında sınır oldu.

Belgrad Antlaşmaları Osmanlıların 18. yüzyılda imzaladığı en son kazançlı antlaşmalardır. Belgrad antlaşmaları ile Karadeniz’in bir Türk gölü olduğu bir kez daha kabul edildi

Kerden Antlaşması

Kerden Antlaşması 1746 tarihinde Osmanlı Devleti ile Safevilerin yönettiği İran arasında imzalanmış bir antlaşmadır.

Bu antlaşma II. Kasr-ı Şirin Antlaşması olarak da bilinir. Çünkü bu antlaşmayla Kasr-ı Şirin Antlaşması sınırlarına geri dönülmüştür. Kerden Antlaşması Osmanlı-İran savaşlarına son verdi ve barış dönemini başlattı

Küçük Kaynarca Antlaşması

Küçük Kaynarca Antlaşması, 1774 yılında Rus ve Osmanlı İmparatorluğu arasında imzalanan anlaşmadır. Bu anlaşmanın önemi hem Ruslara boğazlardan serbest geçiş hakkı verilmesi hem de Kırım'ın bağımsızlığının kabul edilmesi olmuştur. Küçük Kaynarca Osmanlı tarihinin dönüm noktalarındandır, tarihinde ilk defa bu anlaşma ile Osmanlı Devleti savaş tazminatı ödemiştir. Bunun yanında Ruslara kapitülasyonlar verilmiş ve 1. Süleyman döneminde Fransızlara verilen kapitülasyonlar sürekli hale getirilmiştir. Osmanlı topraklarında yaşayan Ortodoksların himayesi Ruslara verilmiştir. Rusya, Osmanlı ülkesinde istediği yere konsolosluk açabilecek ve İstanbul'da sürekli elçi bulundurabilecektir.

Aynalıkavak Antlaşması

Aynalıkavak Antlaşması (Tenkihnamesi) (21 Mart 1779) Osmanlı Devleti ile Rusya arasında imzalanan bir antlaşmadır.

Küçük Kaynarca Antlaşması ile Osmanlı Devleti Kırım'ın bağımsızlığını kabul etmek zorunda kalmıştı. Bir süre sonra Rusya yanlısı Şahin Giray Kırım hanı olunca Kırım'da Tatarlar arasında bir ayaklanma çıktı. Osmanlı Devleti Rusya'nın desteklediği Şahin Giray'a karşı Osmanlı yanlısı Selim Giray'ı destekledi. Ayaklanmanın bastırılması üzerine İngiltere ve Fransa'nın arabuluculuğu ile Osmanlı ve Rusya delegeleri bir araya gelerek İstanbul'daki Aynalıkavak Kasrı'nda yeni bir antlaşma imzaladılar. Bu antlaşmaya göre:

Osmanlı Devleti, Şahin Giray'ın hanlığını tanıyacak, fakat, sonraki hanların seçimi için, padişahın halife olarak onayı alınacaktı.
Akdeniz ve Karadeniz'de, Fransızlarla İngilizlere tanınan ticari haklar Rusya'ya da tanınacak,
Kırım'daki Rus kuvvetleri geri çekilecekti.
Bu antlaşma ile Kırım'ın bağımsızlığı yeniden onaylanmış oldu

Ziştovi Antlaşması

Ziştovi Antlaşması 4 Ağustos 1791 tarihinde Avusturya Devletiyle Osmanlı Devleti arasında imzalanan bir antlaşmadır.

11 Temmuz 1789 tarihinde Osmanlı Devleti ile İsveç arasında bir dostluk antlaşması imzalanmıştı. Sultan III. Selim, Rusya ve Avusturya'nın kendileri için de bir tehlike olacağını düşünen Prusya Kralı ile bir ittifak antlaşması yaptı ( 31 Ocak 1790). Ancak bu antlaşmalar yürürlüğe girmedi. İçişlerinde meydana gelen karışıklıklar Avusturya'yı Osmanlılarla Ziştovi Antlaşmasını imzalatmaya mecbur bıraktı ( 4 Ağustos 1791).

Ziştovi Antlaşmasıyla Avusturya, savaş sırasında aldığı toprakları Osmanlı Devleti'ne geri verdi. Orsova ile Unna suyu taraflarındaki küçük bir arazi ise Avusturya'ya bırakıldı. Avusturya, Rusya'ya açık ya da gizli hiçbir yardımda bulunmayacağını dair bir garanti verdi.

Yaş Antlaşması

Yaş Antlaşması 1792 Osmanlı Devleti ile Rusya arasında olmuştur.

Bu antlaşma ile Osmanlı Devleti Kırım'ın Rusya'ya ait olduğunu onaylamıştır.

El-Ariş Antlaşması

El-Ariş Antlaşması (1801) Fransa ve Osmanlı Devleti arasında olmuştur. Bu antlaşmayla İngiltere, doğu ticaret yolu üzerindeki Fransa'yı etkisiz hale getirerek Akdeniz'de üstünlük sağlamıştır.

Ruslar boğazdan ilk defa savaş gemileri geçirmiştir.

Kale-i Sultaniye Antlaşması

Kale-i Sultaniye Antlaşması (Çanakkale Antlaşması) 5 Ocak 1809 tarihinde Osmanlı Devletiyle İngiltere arasında imzalanmış bir antlaşmadır.

Bu antlaşmanın bazı maddeleri şunlardır:

1.Hiç bir ülkenin savaş gemilerinin boğazlardan geçmesine izin verilmeyecek.
2.İngiltere'ye bazı kapitülasyon hakları verilecek.

Ayrıca bu antlaşmanın bazı gizli maddelerinde İngiltere'nin Osmanlı Devletine Fransa'ya karşı bir savaş halinde destek vereceği hükümleri bulunmaktaydı

Bükreş Antlaşması

Bükreş Antlaşması 28 Eylül 1812 tarihinde Osmanlı Devleti ve Rusya arasında bugünkü Romanya'nın Bükreş şehrinde imzalanmış bir barış antlaşmasıdır.

Sultan II. Mahmut tahta geçtiği zaman Osmanlılar Ruslarla savaş halindeydi. İngiltere ile 1809'da yapılan antlaşma sonucu Ruslarla savaşa devam kararı alındı. Rusların Fransa ile olan sorunları, Osmanlı Devleti ordularının yıllarca süren savaştan yorgun düşmesi yüzünden iki devlet de 1812 yılında barış imzalamaya mecbur kaldılar.

28 Eylül 1812 tarihinde imzalanan Bükreş Antlaşmasının bazı şartları şunlardı:

1.Rusya, Eflak ve Boğdan'dan çekilecek, Besarabya bölgesi ise Ruslara bırakılacak.
2.Osmanlılar Bosna ve Eflak'dan 2 yıl vergi almayacak.
3.Sırplar kendi içlerinde serbest kalacak.
4.Tuna nehrinde hem Osmanlı hem de Rus gemileri serbestçe dolaşabilecek. Prut ve Tuna nehirlerinin sol sahilleri iki ülke arasında sınır kabul edilecek.

Antlaşma Rus tarafında kumandan Mihail Kutuzov tarafından imzalandı ve Napolyon'un Rusya'ya saldırmasından 1 gün önce Rus çarı I. Aleksandr tarafından onaylandı.

Edirne Antlaşması

Edirne Antlaşması 14 Eylül 1829 tarihinde Osmanlı Devleti ve Rusya arasında Edirne şehrinde imzalanmış bir antlaşmadır. Bu antlaşmayla Yunanistan bağımsızlığını kazanmıştır.

Rusya, Sultan II. Mahmut'un Navarin'de Osmanlı donanmasının yakılması ile sonuçlanan olaylardan dolayı savaş tazminatı istemesi üzerine, Osmanlı Devletine karşı savaş açtı. Sultan II. Mahmut bu arada Yeniçeri Ocağını kaldırmış, yerine Asakir-i Mansure-i Muhammediye isimli yeni bir askeri teşkilat kurmuştu. Teşkilatlanmasını henüz tamamlayamamış olan bu ordu Rus kuvvetleri karşısında önemli bir varlık gösteremedi. Eflak ve Boğdan'ı işgal eden Ruslar, Tuna'ya kadar indiler. Balkanları aşan Rusya, batıda Edirne, doğuda ise Erzurum'a kadar ilerledi.

Bu gelişmeler üzerine Osmanlı Devleti barış istedi. Küçük Kaynarca Antlaşması'ndan sonra imzalanmış şartları en ağır antlaşmalardan biri olan Edirne Antlaşması ile Osmanlı Devleti, Yunanistan Devleti'nin kurulmasını kabul etti. Antlaşmanın bazı önemli şartları şunlardı:

1.Yunanistan bağımsız bir devlet olacaktı.
2.Eflak, Boğdan ve Sırbistan'a imtiyazlar tanındı.
3.Ruslar işgal ettikleri yerleri geri verdiler.
4.Rus ticaret gemilerine boğazlarda geçiş hakkı tanındı.
5.Osmanlı Devleti Rusya'ya savaş tazminatı ödemeyi kabul etti.
6.Antlaşmanın 10. maddesine göre Osmanlı Devleti Rusya, İngiltere ve Fransa'nın Londra'da 6 Temmuz 1827'de ve buna dayalı olarak yine Londra'da 22 Mart 1829'da aralarında yaptıkları, Yunanistan Devleti'nin kurulmasını ve bağımsızlığını öngören anlaşma ve protokolü kabul edecekti. (Londra Antlaşması)
Edirne Antlaşması'ndan beş ay sonra, 3 Şubat 1830 tarihinde İngiltere, Fransa ve Rusya arasında imzalanan yeni bir "Londra Protokolü" ile bağımsız Yunanistan Devleti'nin kurulduğu ilan edildi. Osmanlı Devleti de 24 Nisan 1830'da Yunanistan'ın bağımsızlığını kabul etmek zorunda kaldı.

Yunanlıların hamisi olan İngiltere, Fransa ve Rusya Mayıs 1832'de Yunanistan'a son şeklini veren bir anlaşma yaptılar. Bununla, Yunanistan'ın kuzey sınırı olarak "Arta-Volo hattı" kabul edildi. Böylece, Yunanistan'a Attik ve Mora yarımadaları bırakılmış oldu. Ayrıca bu yarımadaların çevresindeki tüm adalar ile kuzey Sporadlar, Ege'nin ikinci büyük adası Eğribos dahil olmak üzere yüzlerce ada Yunanistan'a bağlandı. Kurulan Yunan Krallığı'na da Bavyera Kralı Louis'in oğlu Otto seçildi.

Bu arada 3 büyük devlet, Yunanistan adına Osmanlı Devleti ile İstanbul'da son antlaşmaları doğrultusunda görüşmelere başladılar ve 21 Temmuz 1832'de taraflar arasında bir protokol imzalandı. İstanbul Hükûmeti yeni Yunan sınırını ve statüsünü kabul etti. Yeni Yunan Devleti de topraklarındaki Türk mallarının bedeli olarak, Osmanlı Devleti'ne belli bir tazminat ödemeyi yüklendi

Kütahya Antlaşması

Kütahya Antlaşması (1833) Osmanlı Devletiyle Mısır Valisi Kavalalı Mehmet Ali Paşa arasında imzalanmış bir antlaşmadır.

Osmanlı Devleti Mora isyanını bastırmak için Mısır valisi Mehmet Ali Paşa’dan yardım istemişti. Mehmet Ali Paşa Bu yardımına karşılık Mora’yı istedi. Fakat Yunanistan bağımsız olunca Mora da Yunanistan'a katıldı ve Mehmet Ali Paşa bu sefer Suriye valiliğini istedi. Osmanlılar Suriye’yi Mehmet Ali Paşa’ya vermek istemeyince Mehmet Ali Paşa saldırıya geçti ve Konya’ya kadar ilerledi. II.Mahmut Mehmet Ali Paşa isyanına karşılık batılı devletlerden yardım istedi. Cevap alamayınca Rusya’dan yardım istedi ve Rusya yardıma geldi. Rusya’nın Osmanlılara yardıma gelmesi üzerine Rusya'nın bölgede nüfuzunun artmasından endişelenen batılı devletler Mehmet Ali Paşa ile Osmanlıları Kütahya Antlaşması ile barıştırdılar.

Antlaşmanın önemli Maddeleri şunlardır:

1.Mehmet Ali Paşa’ya Mısır ve Girit valilikleri verilecekti.
2.Oğlu İbrahim Paşa’ya Cidde valiliği ile Adana muhassıllığı (vergi toplama hakkı) verilecekti.

Hünkar İskelesi Antlaşması

Hünkar İskelesi Antlaşması 8 Temmuz 1833 tarihinde İstanbul'un Hünkar İskelesi semtinde Osmanlı Devletinin Rusya'yla imzaladığı bir karşılıklı yardımlaşma ve saldırmazlık antlaşmasıdır.

Sultan II. Mahmut 1829 yılında Rusya'yla yapılan savaşı sonuçlandıran Edirne Antlaşmasını imzalamıştı. Bu arada Mısır Valisi Kavalalı Mehmet Ali Paşa Osmanlı Devletine isyan etti. Osmanlı Devleti isyanı bastırmak için Rusya'dan yardım istemek zorunda kaldı. Rusya Mısır'a baskı yaparak 1833 yılında Osmanlılarla Kütahya Antlaşmasını yapmalarını sağladı. II. Mahmut barışı sağlamış olmakla birlikte kendini güvencede hissetmiyordu. O yüzden Rusya'yla bir karşılıklı yardımlaşma ve saldırmazlık antlaşması yapmağa karar verdi. Bu antlaşmaya göre:

1.Osmanlı Devleti bir saldırıya uğrarsa Rusya asker ve donanma gönderecek, ancak masrafları Osmanlı Devleti ödeyecekti.
2.Rusya bir saldırıya uğrarsa Osmanlı Devleti boğazları kapatacaktı. (İngiltere ve Fransa'ya karşı)
3.Bu antlaşma 8 yıl sürecekti.
Bu antlaşma ile boğazlar sorunu ortaya çıkmıştır. Boğazlar sorunu 1841'deki Londra Konferansında tekrar ele alınmıştır.

Baltalimanı Antlaşması

Baltalimanı Antlaşması (16 Ağustos 1838) Osmanlı Devleti'nin İngiltere ile İstanbul'un Baltalimanı semtinde imzaladığı ticaret antlaşmasıdır.

Osmanlı Devleti 1826'dan beri yerli ham maddelerin yurt dışına çıkarılmasını önleyen yed-i vahid (tekel) sistemini uygulamaya koymuştu. Bu sistem İngiltere'nin çıkarlarına uygun düşmüyordu ve İngilizler kendilerine Osmanlı topraklarında kendilerine ayrıcalıklar verilmesi için Osmanlılara baskı yapıyorlardı. Dışişleri bakanı Mustafa Reşit Paşa, Mısır valisi Kavalalı Mehmet Ali Paşa'nın isyanını bastırmak için İngilizlerden yardım istedi. Bu yardıma karşılık olarak ta İngilizlere ticari bakımdan büyük ayrıcalıklar veren bir antlaşmayı Baltalimanı'nda kendisine ait olan yalısında imzaladı. Antlaşma 8 Ekim 1838’de Kraliçe Viktorya, bir ay sonra da Sultan II. Mahmut tarafından onaylandı.

Bu antlaşmanın bazı maddeleri şunlardır

1.Tekel sistemi kaldırıldı.
2.İç ticarete Osmanlı vatandaşları yanısıra İngilizlerin de katılması öngörüldü.
3.İngiliz vatandaşları Osmanlı ürünlerini ihraç etme hakkına sahip oldular.
4.Transit resmi kaldırıldı.
5.İngiliz gemileriyle gelen İngiliz malları için bir defa gümrük ödendikten sonra mallar alıcı tarafından nereye götürülürse götürülsün bir daha gümrük ödenmeyecekti. Böylece İngiltere vatandaşları Osmanlı Devleti sınırları içinde ticaret yaparken Osmanlı vatandaşlarından bile daha az vergi ödeyeceklerdi.

1838-1841 yıllarında buna benzer antlaşmalar Fransa, İsveç, Norveç, İspanya, Hollanda, Belçika, Danimarka ve Portekiz'le de imzalandı. Bu antlaşmalar kapitülasyon sistemini sağlamlaştırdı, Osmanlı sanayine büyük bir darbe vurdu. Osmanlı Devleti'nin diğer devletlere borçlanmasına yol açtı ve mali çöküntüsünü hızlandırdı.

Londra Antlaşması

Osmanlı Devletinin son yüz senelik döneminde Londra'da değişik tarihlerde yapılan konferans ve antlaşmalar. Osmanlı Devleti, bunlardan bir kısmına katılmadığı halde, dolaylı olarak kendisini ilgilendirmiştir. İngiltere, uzun vadeli siyasî faaliyetleri neticesinde, dünyanın çeşitli bölgelerinde pek çok sömürgeler kurmuştur. Böylece 19. asrın başlarından itibaren dünya siyasetinde önemli derecede söz sahibi olmaya başladı. Bu bakımdan, 19 ile 20. yüzyıllarda yapılan birçok konferans ve antlaşmalar Londra'da yapıldı.

Londra Antlaşması (6 Temmuz 1827) [değiştir]Mora'daki Yunan ayaklanmasını desteklemek, Yunanistan'da bağımsız bir idare kurulmasını sağlamak gayesiyle İngiltere, Fransa ve Rusya arasında imzalanan antlaşma. 1827'de batılı devletlerin tahriki ile, Yunanlılar, Mora'da büyük bir isyan başlattılar. Osmanlı Devleti, isyanı bastırmak için Mısır Valisi Kavalalı Mehmed Ali Paşa'dan yardım istedi. Yardım gerçekleşip isyan tamamen bastırılmak üzere idi. Bu durum, Mehmed Ali Paşanın Akdeniz’de güçlenmesi ile neticelenecekti. İngiltere, kendi aleyhine böyle bir durumun gelişmesini engellemek için derhal harekete geçti. ‘Mısır kuvvetleri zulmediyor, buna son vereceğiz’ diyerek, Petersburg’da Çar hükümeti ile 1826’da bir görüşme yaptı. Bu görüşme sonunda bir protokol imzalandı. Bu protokol, Yunanistan’ın Osmanlı’dan koparılması ve bağımsız bir Yunan Devleti kurulması için ilk adımdı. Aldıkları karara göre, Yunanistan, Osmanlı Devletine sadece vergi ile bağlı yeni bir devlet olacaktı. Türkler ise Yunanistan’dan tamamen çıkartılacaktı. İngiltere ve Rusya, bu protokolü Avusturya, Fransa ve Prusya’ya bildirdi. Avusturya ve Prusya karşı çıktılar ise de, Fransa kabul etti. Bundan sonra Londra’da İngiltere, Rusya ve Fransa arasında görüşmeler başladı. Varılan antlaşma neticesinde (6 Temmuz 1827) Osmanlı Devleti, Petersburg protokolünü benimseyip, müstakil bir Yunan Devletinin kurulmasını kabul ederse, Mora’da isyan çıkaran asiler ile Osmanlı Devleti arasında bir anlaşma yapılacak, kabul etmediği takdirde, protokolü imzalayan müttefik devletler, isyancılara yardım edecekler ve isteklerini kabul ettirmek için Osmanlı Devletine baskı yapacaklardı. Bu isteklerini bir nota ile Osmanlı Devletine bildirdiler. Bu hareket, Osmanlı Devletinin iç işlerine bir müdahale olduğundan reddedildi ise de, iş, Osmanlı-Mısır donanmasının yakıldığı Navarin Baskını (20 Ekim 1827) ile neticelendi. Fransızlar, Mora’yı işgal ettiler. Bir taraftan da Osmanlı-Rus Harbi çıktı ve Osmanlı Devletinin aleyhine neticelendi.


Londra Antlaşması (3 Şubat 1830) [değiştir]Yeni kurulan Yunan Devletinin sınırlarını tespit etmek üzere İngiltere, Rusya ve Fransa arasında varılan antlaşma. Osmanlı donanmasının Navarin’de yakılması, ordularının 1828-1829 Rus Savaşında mağlubiyete uğraması ve nihayet Mehmed Ali Paşa İsyanı ile karşı karşıya kalması neticesinde, Yunanistan’a bağımsızlık yolu açılmış oldu. Yunanistan’ın tam bağımsız bir duruma gelmesi, bilhassa İngiltere için büyük çıkar sağlayacaktı. Bu sebeple İngiltere, Avrupa devletlerine, Yunanistan’ın bağımsızlığı teklifini yaptı. Bunun üzerine, 3 Şubat 1830’da Londra’da toplanan delegeler, yaptıkları antlaşmalar neticesinde Yunanistan’a tam bağımsızlık tanıdılar. Bu durumu Osmanlı Devletine de bildirdiler. Osmanlı Devleti, o zamanki şartlarda bunu kabul etmek durumunda kaldı.


Londra Antlaşması (15 Temmuz 1840) [değiştir]Mısır meselesine bir çözüm getirmek üzere İngiltere, Rusya, Avusturya ve Prusya devletleri arasında, Londra’da yapılan antlaşma. Bu antlaşma, o sırada Osmanlı Devletine baş kaldıran Mısır Valisi Mehmed Ali Paşayı, barışa zorlamak maksadı ile yapılmıştı ve daha çok bu devletlerin çıkarlarını ilgilendiriyordu. Antlaşmaya göre Mısır, babadan oğula geçmek üzere, Güney Suriye ve Akka da kayd-ı hayat şartıyla Mehmed Ali Paşaya bırakılıyor ve işgal ettiği diğer yerlerden çıkması isteniyordu. Şâyet on gün içerisinde antlaşma şartlarını yerine getirmezse, Mısır zorla elinden alınacaktı. Mehmed Ali Paşa, Fransa’nın desteğine güvenerek bu teklifi reddetti. Hattâ İstanbul üzerine hücum edeceğini bildirdi. Bunun üzerine Osmanlı ve müttefikleri harekete geçti.

Mehmed Ali Paşa, savunmada kalmayı tercih etti. Oğlu İbrâhim Paşa, Suriye sınırı ile Suriye kıyılarını savunmak için ordusunu dağınık tutmak zorunda kaldı. Bu arada Lübnan halkı, Mehmed Ali Paşaya karşı ayaklandı. 11 Ağustos 1840’ta İzzet Mehmed Paşa komutasındaki Osmanlı, İngiliz ve Avusturya Harp gemilerinden meydana gelen filo, Beyrut önlerinde Mısır gemilerini yakıp Beyrut’u topa tuttu. Bir ay sonra Beyrut, Sayda ve Sur şehirleri, müttefiklere teslim oldu. Kasım’da da Akka kurtarıldı. Mısır ordusu için önemli bir üs olan Akka alınınca, Mısır ordusu Suriye’yi tamamen boşaltmak zorunda kaldı. Mehmed Ali Paşa, Fransa’ya güvenmenin boş olduğunu anladı. Direnmekten vazgeçti. 25 Kasım 1840’ta Amiral Nopier komutasında bir İngiliz donanması, İskenderiye önlerine geldi. Mehmed Ali Paşaya, antlaşma teklif etti. Suriye’yi istemekten vazgeçmesi ve Osmanlı donanmasını geri vermesi hâlinde, babadan evlâda geçmek şartıyla, Mısır kendisine bırakılacaktı. Bu teklif kabul edilmediği takdirde, İskenderiye bombardıman edilecekti. Mehmed Ali Paşa, Suriye’yi zaten kaybetmişti. Ordusunun komutanı, oğlu İbrahim Paşadan hiç haber alamıyordu. Fransa’nın yardımından da ümidi kesilmişti. Bu sebeplerle İngiliz amiralinin tekliflerini kabul ederek, antlaşma yaptı.

Osmanlı Devleti, bu antlaşmadan memnun olmadı. Harbe devam edip Mehmed Ali Paşanın yerine başka bir valinin tayinini istiyordu. İngiltere’nin ısrarı üzerine kabul etti. Neticede, yedi seneden beri süren Osmanlı-Mısır anlaşmazlığı tamamen halledildi. Mehmed Ali Paşa, Suriye’yi kaybetti. Fakat, Mısır’ı da evlâtlarına intikal etmek üzere kazandı (Bkz. Hidivllik).


Londra (Boğazlar) Antlaşması (13 Temmuz 1841) [değiştir]Osmanlı Devleti 1833'de Rusya'yla imzaladığı Hünkar İskelesi Antlaşması'yla Rusya'ya saldırıya uğradığı takdirde, boğazları Rusya'nın savaştığı ülkelere kapatacağına söz vermişti. Bu koşullar Rusya'ya diğer Avrupa ülkelerine göre önemli bir avantaj sağlıyordu. Londra'da Osmanlı Devletinin İngiltere, Fransa, Prusya, Avusturya ve Rusya'yla yaptığı bu antlaşma Rusya'nın bu avantajını kaldırdı. Bu antlaşmaya göre boğazlar barış zamanında bütün ülkelerin savaş gemilerinin geçişine kapatılacaktı.


Londra Konferansı (17 Ocak 1871) [değiştir]Osmanlı Devleti, Rusya, İngiltere, Almanya, İtalya, Avusturya, Fransa arasında imzalanan ve Karadeniz’in tarafsızlığına son veren konferans. Osmanlı Devleti, bu konferansta, Londra’daki elçisi Musurus Paşa tarafından temsil edildi. Uzun süren tartışmalardan sonra, delegeler görüş birliğine vardılar ve 30 Mart 1856’da yapılan Paris Antlaşması'nın sınırlayıcı hükümlerini değiştirdiler. Buna göre Osmanlı Devleti, Çanakkale ve İstanbul boğazlarını barış zamanında dost ve müttefik devletlerin harp gemilerine açmak hususunda serbest bırakıldı.

Karadeniz, eskiden olduğu gibi, bütün devletlerin ticaret gemilerine açık hâle getirildi.

İlave edilen bir madde ile, Londra Konferansına katılan devletler, 30 Mart 1856 senesinde yapılan Paris Antlaşmasının bu yeni antlaşma ile kaldırılmamış olan hükümlerini ve ilave edilen maddelerini tasdik ve teyid ettiler.

Bu antlaşma neticesinde, Rusya, 1856’daki Paris Antlaşması ile Karadeniz’deki hükümranlık haklarını sınırlayan hükümlerden kurtuldu. Rusya, bu başarısını, Kırım Harbi'nin bir intikamı gibi değerlendirdi. Çünkü Kırım Harbinin neticesinde kabul etmek zorunda kaldığı şartları, diplomatik ve politik yollarla kaldırmış oldu. Osmanlı Devleti ise, Rusya’nın antlaşmadaki isteklerini, Boğazlar için de yapacağı endişesinden kurtulduğu için memnundu. Çünkü 1856 Paris Antlaşmasına göre Osmanlı Devleti, Boğazları, dost ve müttefik devletlerin harp gemilerine barış zamanında açabilecekti. Bu husus, Rusya’nın müdahalesi dışında kaldı.


Londra Konferansı ve Antlaşması (1912-1913) [değiştir]Balkanlarda ortaya çıkan bunalımı halletmek ve mevcut barışı korumak için, 17 Aralık 1912’de Londra’da, devletler arası, büyükelçiler konferansı yapıldı. Bu konferansta iki mesele üzerinde duruldu. Biri Osmanlı Devleti ile Balkan devletleri arasındaki sınırı ve barış esaslarını tespit etmek, ikincisi ise Osmanlı Devletinden alınan toprakların Balkan devletleri arasında paylaşılmasından doğan ve bu sebeple büyük devletleri karşı karşıya getiren anlaşmazlığı halletmekti.

Konferansta yapılan görüşmeler sırasında Yunanistan, Ege adalarından; Karadağ İşkodra’dan; Bulgaristan da Edirne’den çekilmek istemiyordu. Osmanlı Devleti ise, Edirne’yi bırakmamakta kararlı idi. Rusya ile Avusturya arasındaki gerginlik de giderilemiyordu. Ayrıca Rusya, Kafkasya’ya asker yığmaya ve Anadolu’yu tehdit etmeye başladı. Almanya, buna mâni oldu. Bu hâdiseler sebebiyle konferans uzun sürdü ve neticesiz kaldı. Bunun üzerine Balkan Savaşı'nın yeniden başlamaması için, büyük devletler, 17 Ocak 1913’te Osmanlı Devletine ortak bir nota verdi. Bu notada, Edirne’nin Balkan devletlerine terkini ve Ege adaları hakkında verilecek kararın kendilerine bırakılmasını istediler. Aksi takdirde çıkacak savaşta, Osmanlı Devletinin güç duruma düşeceğini bildirdiler. Büyük devletler, böylece, Balkan Savaşı başlamadan hemen önce, bu savaş sonrasında Edirne ve Ege adaları bölgesinde durumun değişmeyeceği garantisini bir tarafa bırakarak, Balkan devletlerini desteklediklerini ve sınır değişikliğini kabul ettiklerini açıklamış oldular.

Bu sırada Osmanlı Devletinde yeni hâdiseler vuku buldu. Yenilgi ve gelişen siyasî hâdiseler, Kâmil Paşa hükümetini yıpratmıştı. Bu durumdan istifade eden İttihat ve Terakki Fırkası, 23 Ocak 1913’te Bâbıâlî’ye baskın yaparak iktidarı ele geçirdi. Mahmud Şevket Paşa'nın başkanlığı altında yeni bir hükümet kuruldu. Hükümet, büyük devletlerin verdiği notayı reddetti. Bunun üzerine 3 Şubat 1913’te, Osmanlı Devleti ile Balkan devletleri arasında savaş başladı. Fakat İttihat ve Teraki hükümeti, bu savaşta başarı sağlayamadığı gibi, düşmana karşı kendi savunmasını yapan İşkodra, Karadağlıların eline geçti. Yanya, Yunanistan; Edirne de Bulgaristan tarafından işgal edildi.

Osmanlı Devleti, bu durum karşısında, büyük devletlerle yeniden barış görüşmelerine başlanmasını istedi. Bu istek üzerine, 30 Mayıs 1913’de Londra Barış Antlaşması imzalandı.

Bu antlaşma neticesinde Osmanlı Devleti, Midye-Enez hattının batısında kalan bütün topraklarını Balkan devletlerine bırakmak durumunda kaldı. Bu topraklar, Balkan devletleri arasında paylaşıldı. Ege adaları hakkındaki karar, büyük devletlere bırakıldı. Bulgaristan ise, Ege adalarına açılmakla büyük devlet hâline geliyordu. Yunanistan da, Selânik şehrini alarak sınırlarını genişletti. Ege Denizine yerleşmek için, önemli derecede imkânlar kazandı. Diğer taraftan Sırbistan da genişlemeye başladı. pelikan

30 Mayıs 1913’te yapılan Londra Antlaşmasının bütün bu neticeleri, Balkan devletlerini memnun etmedi. Bölgede yeni hâdiselere sebep oldu. (Bkz. Balkan Savaşları)


Londra Antlaşması (1915) [değiştir]Osmanlı İmparatorluğu'nun katılmadığı bir başka gizli antlaşmadır. İtilaf Devletleri ile İtalya arasında yapılan, Osmanlı İmparatorluğu sınırları içindeki Antalya bölgesi, İzmir ve Oniki Ada'yı İtalya'ya veren bir antlaşmadır. Bu antlaşmada İtalya'nın yükümlülüğü, İtilaf Devletleri safında savaşa girmesidir. Nisan 1915 ayında bu antlaşmanın imzalanması üzerine İtalya, 23 Mayıs 1915 tarihinde savaşa girmiş ve Avusturya-Macaristan İmparatorluğuna savaş ilan etmiştir.

Paris Antlaşması (1856)

Paris Antlaşması 30 Mart 1856 tarihinde Rusya ile Kırım Savaşını kazanan Osmanlı Devleti, İngiltere ve Fransa arasında imzalanmış bir barış antlaşmasıdır.

Bu antlaşmanın bazı şartları şunlardır:

1.Karadeniz bütün savaş gemilerine kapatılacak.
2.Eflak ve Boğdan Osmanlıların elinde kalmakla birlikte kendi kendilerini yönetecekler.
3.Rusya ve Fransa Osmanlı vatandaşı olan Hristiyanlar üzerinde hak iddia etmeyecekler.

Paris Antlaşmasıyla Osmanlı Devleti bir Avrupa devleti sayıldı ve toprak bütünlüğü Avrupa devletlerinin garantisi altına alındı

Ayastefanos Antlaşması

Doksanüç Harbi (1877-1878 Osmanlı-Rus Savaşı) sonunda imzalanan barış antlaşmasıdır. Sultan İkinci Abdülhamid Han'ın karşı olmasına rağmen Midhat Paşa, Damad Mahmud Paşa ve Redif Paşa gibi devlet adamlarının sebep olduğu Osmanlı-Rus Harbi, Türklerin umumi olarak yenilmesiyle neticelendi. Ruslar, batıdan Yeşilköy'e (eski adı Ayastefanos), doğudan Erzurum’a kadar geldiler. Osmanlı Devleti, mütareke istedi. Rus orduları başkomutanı Nikolay, barış esaslarının mütarekeyle birlikte görüşülmesi şartıyla bu isteği kabul etti ve 3 Mart 1878’de Osmanlı tarihinde benzeri görülmeyen, aleyhimizde ağır ve feci şartlar getiren Ayastefanos Antlaşması imzalandı. Buna göre;

1.Osmanlı Devleti'ne bağlı bir Bulgaristan Prensliği kurulacak, Prensliğin sınırları 2.Tuna'dan Ege'ye, Trakya'dan Arnavutluk'a uzanacak.
3.Bosna-Hersek'e iç işlerinde bağımsızlık verilecek.
4.Sırbistan, Karadağ ve Romanya tam bağımsızlık kazanacak ve sınırları genişletilecek.
5.Kars, Ardahan, Batum ve Doğu Beyazıt Rusya'ya verilecek.
6.Teselya Yunanistan'a bırakılacak.
6.Girit ve Ermenistan'da ıslahat yapılacak.
7.Osmanlı Devleti Rusya'ya 30 bin ruble savaş tazminatı ödeyecekti.

Ancak bu antlaşma ile Rusların bölgede tamamen hakim bir konuma gelmeleri Batılı devletleri telaşlandırdı. Zira Rusların, Bulgaristan yolu ile sıcak denizlere inmeleri, İngilizlerin Hindistan siyasetine ve Avusturya’nın Bosna-Hersek’i ilhakına set çekmiş olacaktı. İkinci Abdülhamid Han'ın şahsi diplomasisi, bu tepkileri çok iyi değerlendirdi. Kıbrıs’ın idaresini İngiltere’ye bırakmakla, Berlin’de yeni bir antlaşma zemini elde etmeye muvaffak oldu. Ayastefanos’un feci şartlarını hafifleten bu antlaşma ile Türkiye’nin Balkanlardaki hayatı, bir müddet uzadı.Bu antlaşma Osmanlı Devrinde Sevr Antlaşması gibi kağıt üzerinde kalan bir antlaşmada Ayestafanos Antlaşmasıdır



Berlin Antlaşması

Berlin Antlaşması, Osmanlı İmparatorluğu, Rusya, İngiltere, Almanya, Avusturya, İtalya ve Fransa arasında 13 Temmuz 1878'de Berlin'de imzalanan barış anlaşmasıdır

Antlaşmanın Sebepleri ve Şekli 1877 - 1878 Osmanlı - Rus Savaşı'nın (93 Harbi) ardından Osmanlı ile Rusya arasında, 3 Mart 1878 tarihinde Ayastefanos Antlaşması imzalanmıştı. Bu antlaşmanın şartları Osmanlı Devleti açısından son derece ağır olmakla beraber Rusya'yı da Balkanlarda tek güç haline getiriyordu. Nitekim bu durum Avrupa'nın diğer büyük devletlerini rahatsız etmekteydi.

Aynı dönemde Sultan II. Abdülhamid Han, İngiltere'yi Rusya'ya karşı kışkırtmaktaydı. Osmanlı Devleti savaşta yenilmiş ve antlaşmak zorunda kalmıştı ancak yapılan antlaşma devletin çöküşünü getirebilecek ağırlıktaydı. II. Abdülhamid de çareyi Avrupa devletlerini Rusya'ya karşı kullanarak durumu hafifletmekte aramaktaydı. Sonuçta İngiltere, Rusya'nın, Orta Doğudaki İngiliz menfaatlerini tehdit edeceğine, ılık sulara inip kendisiyle rekabete başlayacağına inanmıştı. Diğer Avrupa devletleri ile Rusya üzerinde kurduğu yoğun baskı sonucunda Rusya, antlaşmanın yeniden gözden geçirilmesine razı oldu.

13 Haziran 1878'de Almanya İmparatorluk Şansölyesi Prens Bismark'ın başkanlığında Berlin'de,Osmanlı, Rusya, İngiltere, Almanya, Fransa, Avusturya-Macaristan ve İtalya'nın katılımıyla bir kongre toplandı. Osmanlı Devleti'ni temsilen Hariciye Nazırı Kara Todori Paşa, Müşir Mehmed Ali Paşa ve Berlin büyük elçisi Sadullah Bey (Paşa) gönderilmiş, diğer devletleri de başbakanlar ve dış işleri bakanları temsil etmekteydi.

Kongre bir aylık bir çalışma ile varolan antlaşmanın maddelerini düzenlemiştir. 13 Temmuz'da da 64 maddelik yeni antlaşma katılımcı ülkeler tarafında imzalanarak yürürlüğe girmiştir.





Antlaşma Sonuçları Antlaşmanın başlıca sonuçları şöyle gruplandırılabilir;


Toprak Kayıpları [değiştir]Osmanlı Devleti kendisine tabi olan Sırbistan, Bulgaristan, Romanya ve Karadağ'ın kendi başlarına birer prenslik olmalarını kabul etmiştir. Doğu Rumeli vilayeti kurulmuş ve Osmanlı Devleti'ne bağlı ancak çeşitli imtiyazlara sahip olmuşlardır. Toprak paylaşımı ise aşağıdaki gibidir;

Bosna-Hersek vilayeti Avusturya-Macaristan'a bırakıldı.
Kıbrıs Sancağı tamamen İngiltere'ye bırakıldı.
Niş Sancağı Sırbistan'a bırakıldı.
Teselya Sancağı Yunanistan'a bırakıldı.
Kars, Batum, Artvin ve Ardahan sancakları Rusya'ya bırakıldı.
Dobruca Sancağı Romanya'ya bırakıldı.
Kotur kazası İran'a bırakıldı.
Bunların dışında bir kaç kaza Karadağ'a bırakıldı.
Ayrıca kongre döneminde Fransa'nın yaptığı kulis çalışmaları sonucunda, antlaşma maddelerinde olmadığı halde 3 yıl sonra Tunus Prensliği Fransızlarca işgal edilmiş ve gerekçe olarak Berlin Antlaşması gösterilmiştir.


Tazminat;Osmanlı Devleti Rusya'ya 802.500 frank savaş tazminatı ödemeye mahkum edildi.(Bu tazminat II.Abdülhamid'in saltanatı süresince ödenmiştir)


Kazançlar;Girit, Doğu Beyazıt ve Eleşkirt Osmanlı Devleti'ne bırakıldı.


Azınlıklar Konusu [değiştir]Osmanlı Devleti, Vilayat-ı Sitte denilen Doğu Anadolu'da ki illerde Ermeniler lehine ıslahat yapacaktı.Benzer ıslahatlar Makedonya vilayetinde de gerçekleştirilecekti. (Bu iki madde hiç bir zaman uygulanmamıştır. II. Abdülhamid, büyük devletlerin çekişmelerinden faydalanarak bu maddelerin uygulanmasını asla tatbik etmemiştir.)





ÖZET; Bu antlaşma incelendiğinde;

Berlin Antlaşması, Karlofça Antlaşması'nın ardında Balkanlar'da ki Osmanlı varlığının yok edilmesi yolundaki ikinci büyük adımdır ancak Ayastefanos Antlaşması'nın aksine Osmanlı'nın 35 yıl daha Balkanlar'da kalmasını sağlamıştır.
Rusya, Ayastefanos ile elde ettiği bir çok haktan mahrum olmuştur. Özellikle Balkanlar konusunda hayal kırıklığına uğramıştır.
Antlaşmadan en çok faydalananlar yeni kurulan prenslikler ve İngiltere olmuştur.
Berlin Antlaşması her ne kadar Osmanlı Devleti için son derece zararlı olmuşsada siyasi açıdan II.Abdülhamid'in zaferlerinden biri olarakkabul edilebilir.
Tuna Nehri üzerindeki Adakale'nin ismi Berlin Antlaşmasında geçmediği için bu ada Osmanlı yönetiminde kaldı.

İstanbul Antlaşması (1885)

İstanbul Antlaşması (1885) Osmanlı Devleti ile İngiltere arasında Mısır konusunda imzalanmış bir antlaşmadır.

İngiltere ve Fransa Mısır'daki nüfuzlarını arttırmak için çekişme halindeydiler. Bu arada Mısır'da Hidiv İsmail Paşa'ya karşı bir isyan çıktı. Bu durum İstanbul'da görüşülmekteyken İngilizler İskenderiye'yi topa tuttular ve Osmanlıların karşı çıkmasına rağmen Mısır'ı ele geçirdiler (1882). 1885 yılında Osmanlı Devleti ve İngiltere bir antlaşma yaparak Mısır'ın statüsünü resmi hale getirdiler. Bu antlaşmanın en önemli şartı Osmanlı ve İngiltere hükumetlerinin Mısır’a birer yüksek komiser göndermeleri ve bu komiserlerin hidive yardımcı olmalarıydı. Bu antlaşmayla İngiltere'nin Mısır'daki varlığı resmiyet kazanmış oldu.

İstanbul Antlaşması (1897)

İstanbul Antlaşması (1897) 20 Eylül 1897 tarihinde Osmanlı Devleti ve Yunanistan arasındaki savaşın sonunda imzalanmiş bir barış antlaşmasıdır.

1896 yılının sonlarında Osmanlı Devletine ait olan Girit adasındaki Rumlar isyan etti. 21 Ocak 1897'de Yunanlılar Girit'e çıkarak adayı Yunanistan'a bağlamak istediler. Ancak Yunanlılar Avrupalıların baskısıyla geri çekildiler. Yunanlılar bu sefer de karadan Epir ve Teselya'ya girdiler. Ethem Paşa'nın kumandanlığı altındaki Osmanlı ordusu Teselya'da Yunanlıları yenilgiye uğrattı. Epir'de Ahmet Hıfzı Paşa kumandanlığı altındaki Osmanlı ordusu da Yunanlıları yendi. 10 Eylül 1897'de Osmanlılar ve Yunanlılar arasında İstanbul'da bir barış antlaşması yapıldı. Bu antlaşmanın bazı şartları şunlardır:

1.Osmanlılar Teselya’yı boşaltacak.
2.Yunanistan savaş tazminatı verecek.
3.Girit Osmanlı yönetiminde kalacak ancak padişahın atayacağı Hristiyan bir vali tarafından yönetilecek.

Bu antlaşmayla Girit özerk hale geldi. Daha sonra Yunanistan Girit’i tekrar işgal etti ve adayı Yunanistan’a bağladı. Balkan Savaşları sonunda imzalanan Atina Antlaşması ile Girit kesin olarak Yunanistan’a bağlandı.

Uşi Antlaşması

Uşi (Ouchy) Antlaşması (18 Ekim 1912) İtalya ile Osmanlı Devleti arasında Trablusgarp Savaşı sonunda imzalanan antlaşmadır.

Balkan Savaşı'nın çıkması üzerine, Osmanlı Devleti İtalya'dan barış istemek zorunda kaldı. Barış antlaşması, İsviçre'nin Lozan şehri yakınındaki Uşi (Ouchy) kasabasında imzalandı. Yapılan antlaşma gereğince, Trablusgarp ve Bingazi'ye tam bir özerklik tanındı. Osmanlı Devleti, buradaki askerlerini geri çekecekti. Bu İtalya'ya, Trablusgarp ve Bingazi'yi serbestçe işgal edebilme fırsatını veriyordu. Buna karşılık İtalya, elinde tuttuğu Rodos ve çevresindeki Oniki Ada'yı bir süre sonra Osmanlı Devletine geri verecekti. Ancak adaların Osmanlı Devleti'ne teslimi hiç bir zaman gerçekleşmedi. II. Dünya Savaşı'ndan sonra da adalar Yunanistan'a verildi.

Uşi Antlaşmasının başlıca maddeleri şunlardı:

1.Trablusgarp ve Bingazi'ye tam bir özerklik tanındı. Trablusgarp ve Bingazi, yeni bir kanun ve özel düzenle yönetilecektir.
2.Trablusgarp ve Bingazi'de Osmanlı Devleti'nin çıkarlarını, padişah adına naibü's-sultan olarak tayin edilen bir görevli koruyacak, dini ve adli işler, padişah tarafından seçilecek kadılar eliyle yürütülecekti. Kadı ve Naibü's-Sultan'ın maaşları, Osmanlı maliyesince ödenecekti.
3.İtalya Oniki Ada'yı geçici olarak elinde tutacak, Osmanlı Devleti Balkan Savaşlarında bu adaları savunamayacaktı. Özellikle Yunanistanın adaları işgal edebileceğinden korkulmuştur. Fakat İtalya bir daha bu adaları geri vermemiştir. Faşist italya II.Dünya savaşını kaybedince adaları 1947'de Yunanistan'a devretmiştir.

Londra Antlaşması

Osmanlı Devletinin son yüz senelik döneminde Londra'da değişik tarihlerde yapılan konferans ve antlaşmalar. Osmanlı Devleti, bunlardan bir kısmına katılmadığı halde, dolaylı olarak kendisini ilgilendirmiştir. İngiltere, uzun vadeli siyasî faaliyetleri neticesinde, dünyanın çeşitli bölgelerinde pek çok sömürgeler kurmuştur. Böylece 19. asrın başlarından itibaren dünya siyasetinde önemli derecede söz sahibi olmaya başladı. Bu bakımdan, 19 ile 20. yüzyıllarda yapılan birçok konferans ve antlaşmalar Londra'da yapıldı.

Londra Antlaşması (6 Temmuz 1827) [değiştir]Mora'daki Yunan ayaklanmasını desteklemek, Yunanistan'da bağımsız bir idare kurulmasını sağlamak gayesiyle İngiltere, Fransa ve Rusya arasında imzalanan antlaşma. 1827'de batılı devletlerin tahriki ile, Yunanlılar, Mora'da büyük bir isyan başlattılar. Osmanlı Devleti, isyanı bastırmak için Mısır Valisi Kavalalı Mehmed Ali Paşa'dan yardım istedi. Yardım gerçekleşip isyan tamamen bastırılmak üzere idi. Bu durum, Mehmed Ali Paşanın Akdeniz’de güçlenmesi ile neticelenecekti. İngiltere, kendi aleyhine böyle bir durumun gelişmesini engellemek için derhal harekete geçti. ‘Mısır kuvvetleri zulmediyor, buna son vereceğiz’ diyerek, Petersburg’da Çar hükümeti ile 1826’da bir görüşme yaptı. Bu görüşme sonunda bir protokol imzalandı. Bu protokol, Yunanistan’ın Osmanlı’dan koparılması ve bağımsız bir Yunan Devleti kurulması için ilk adımdı. Aldıkları karara göre, Yunanistan, Osmanlı Devletine sadece vergi ile bağlı yeni bir devlet olacaktı. Türkler ise Yunanistan’dan tamamen çıkartılacaktı. İngiltere ve Rusya, bu protokolü Avusturya, Fransa ve Prusya’ya bildirdi. Avusturya ve Prusya karşı çıktılar ise de, Fransa kabul etti. Bundan sonra Londra’da İngiltere, Rusya ve Fransa arasında görüşmeler başladı. Varılan antlaşma neticesinde (6 Temmuz 1827) Osmanlı Devleti, Petersburg protokolünü benimseyip, müstakil bir Yunan Devletinin kurulmasını kabul ederse, Mora’da isyan çıkaran asiler ile Osmanlı Devleti arasında bir anlaşma yapılacak, kabul etmediği takdirde, protokolü imzalayan müttefik devletler, isyancılara yardım edecekler ve isteklerini kabul ettirmek için Osmanlı Devletine baskı yapacaklardı. Bu isteklerini bir nota ile Osmanlı Devletine bildirdiler. Bu hareket, Osmanlı Devletinin iç işlerine bir müdahale olduğundan reddedildi ise de, iş, Osmanlı-Mısır donanmasının yakıldığı Navarin Baskını (20 Ekim 1827) ile neticelendi. Fransızlar, Mora’yı işgal ettiler. Bir taraftan da Osmanlı-Rus Harbi çıktı ve Osmanlı Devletinin aleyhine neticelendi.


Londra Antlaşması (3 Şubat 1830) [değiştir]Yeni kurulan Yunan Devletinin sınırlarını tespit etmek üzere İngiltere, Rusya ve Fransa arasında varılan antlaşma. Osmanlı donanmasının Navarin’de yakılması, ordularının 1828-1829 Rus Savaşında mağlubiyete uğraması ve nihayet Mehmed Ali Paşa İsyanı ile karşı karşıya kalması neticesinde, Yunanistan’a bağımsızlık yolu açılmış oldu. Yunanistan’ın tam bağımsız bir duruma gelmesi, bilhassa İngiltere için büyük çıkar sağlayacaktı. Bu sebeple İngiltere, Avrupa devletlerine, Yunanistan’ın bağımsızlığı teklifini yaptı. Bunun üzerine, 3 Şubat 1830’da Londra’da toplanan delegeler, yaptıkları antlaşmalar neticesinde Yunanistan’a tam bağımsızlık tanıdılar. Bu durumu Osmanlı Devletine de bildirdiler. Osmanlı Devleti, o zamanki şartlarda bunu kabul etmek durumunda kaldı.


Londra Antlaşması (15 Temmuz 1840) [değiştir]Mısır meselesine bir çözüm getirmek üzere İngiltere, Rusya, Avusturya ve Prusya devletleri arasında, Londra’da yapılan antlaşma. Bu antlaşma, o sırada Osmanlı Devletine baş kaldıran Mısır Valisi Mehmed Ali Paşayı, barışa zorlamak maksadı ile yapılmıştı ve daha çok bu devletlerin çıkarlarını ilgilendiriyordu. Antlaşmaya göre Mısır, babadan oğula geçmek üzere, Güney Suriye ve Akka da kayd-ı hayat şartıyla Mehmed Ali Paşaya bırakılıyor ve işgal ettiği diğer yerlerden çıkması isteniyordu. Şâyet on gün içerisinde antlaşma şartlarını yerine getirmezse, Mısır zorla elinden alınacaktı. Mehmed Ali Paşa, Fransa’nın desteğine güvenerek bu teklifi reddetti. Hattâ İstanbul üzerine hücum edeceğini bildirdi. Bunun üzerine Osmanlı ve müttefikleri harekete geçti.

Mehmed Ali Paşa, savunmada kalmayı tercih etti. Oğlu İbrâhim Paşa, Suriye sınırı ile Suriye kıyılarını savunmak için ordusunu dağınık tutmak zorunda kaldı. Bu arada Lübnan halkı, Mehmed Ali Paşaya karşı ayaklandı. 11 Ağustos 1840’ta İzzet Mehmed Paşa komutasındaki Osmanlı, İngiliz ve Avusturya Harp gemilerinden meydana gelen filo, Beyrut önlerinde Mısır gemilerini yakıp Beyrut’u topa tuttu. Bir ay sonra Beyrut, Sayda ve Sur şehirleri, müttefiklere teslim oldu. Kasım’da da Akka kurtarıldı. Mısır ordusu için önemli bir üs olan Akka alınınca, Mısır ordusu Suriye’yi tamamen boşaltmak zorunda kaldı. Mehmed Ali Paşa, Fransa’ya güvenmenin boş olduğunu anladı. Direnmekten vazgeçti. 25 Kasım 1840’ta Amiral Nopier komutasında bir İngiliz donanması, İskenderiye önlerine geldi. Mehmed Ali Paşaya, antlaşma teklif etti. Suriye’yi istemekten vazgeçmesi ve Osmanlı donanmasını geri vermesi hâlinde, babadan evlâda geçmek şartıyla, Mısır kendisine bırakılacaktı. Bu teklif kabul edilmediği takdirde, İskenderiye bombardıman edilecekti. Mehmed Ali Paşa, Suriye’yi zaten kaybetmişti. Ordusunun komutanı, oğlu İbrahim Paşadan hiç haber alamıyordu. Fransa’nın yardımından da ümidi kesilmişti. Bu sebeplerle İngiliz amiralinin tekliflerini kabul ederek, antlaşma yaptı.

Osmanlı Devleti, bu antlaşmadan memnun olmadı. Harbe devam edip Mehmed Ali Paşanın yerine başka bir valinin tayinini istiyordu. İngiltere’nin ısrarı üzerine kabul etti. Neticede, yedi seneden beri süren Osmanlı-Mısır anlaşmazlığı tamamen halledildi. Mehmed Ali Paşa, Suriye’yi kaybetti. Fakat, Mısır’ı da evlâtlarına intikal etmek üzere kazandı (Bkz. Hidivllik).


Londra (Boğazlar) Antlaşması (13 Temmuz 1841) [değiştir]Osmanlı Devleti 1833'de Rusya'yla imzaladığı Hünkar İskelesi Antlaşması'yla Rusya'ya saldırıya uğradığı takdirde, boğazları Rusya'nın savaştığı ülkelere kapatacağına söz vermişti. Bu koşullar Rusya'ya diğer Avrupa ülkelerine göre önemli bir avantaj sağlıyordu. Londra'da Osmanlı Devletinin İngiltere, Fransa, Prusya, Avusturya ve Rusya'yla yaptığı bu antlaşma Rusya'nın bu avantajını kaldırdı. Bu antlaşmaya göre boğazlar barış zamanında bütün ülkelerin savaş gemilerinin geçişine kapatılacaktı.


Londra Konferansı (17 Ocak 1871) [değiştir]Osmanlı Devleti, Rusya, İngiltere, Almanya, İtalya, Avusturya, Fransa arasında imzalanan ve Karadeniz’in tarafsızlığına son veren konferans. Osmanlı Devleti, bu konferansta, Londra’daki elçisi Musurus Paşa tarafından temsil edildi. Uzun süren tartışmalardan sonra, delegeler görüş birliğine vardılar ve 30 Mart 1856’da yapılan Paris Antlaşması'nın sınırlayıcı hükümlerini değiştirdiler. Buna göre Osmanlı Devleti, Çanakkale ve İstanbul boğazlarını barış zamanında dost ve müttefik devletlerin harp gemilerine açmak hususunda serbest bırakıldı.

Karadeniz, eskiden olduğu gibi, bütün devletlerin ticaret gemilerine açık hâle getirildi.

İlave edilen bir madde ile, Londra Konferansına katılan devletler, 30 Mart 1856 senesinde yapılan Paris Antlaşmasının bu yeni antlaşma ile kaldırılmamış olan hükümlerini ve ilave edilen maddelerini tasdik ve teyid ettiler.

Bu antlaşma neticesinde, Rusya, 1856’daki Paris Antlaşması ile Karadeniz’deki hükümranlık haklarını sınırlayan hükümlerden kurtuldu. Rusya, bu başarısını, Kırım Harbi'nin bir intikamı gibi değerlendirdi. Çünkü Kırım Harbinin neticesinde kabul etmek zorunda kaldığı şartları, diplomatik ve politik yollarla kaldırmış oldu. Osmanlı Devleti ise, Rusya’nın antlaşmadaki isteklerini, Boğazlar için de yapacağı endişesinden kurtulduğu için memnundu. Çünkü 1856 Paris Antlaşmasına göre Osmanlı Devleti, Boğazları, dost ve müttefik devletlerin harp gemilerine barış zamanında açabilecekti. Bu husus, Rusya’nın müdahalesi dışında kaldı.


Londra Konferansı ve Antlaşması (1912-1913) [değiştir]Balkanlarda ortaya çıkan bunalımı halletmek ve mevcut barışı korumak için, 17 Aralık 1912’de Londra’da, devletler arası, büyükelçiler konferansı yapıldı. Bu konferansta iki mesele üzerinde duruldu. Biri Osmanlı Devleti ile Balkan devletleri arasındaki sınırı ve barış esaslarını tespit etmek, ikincisi ise Osmanlı Devletinden alınan toprakların Balkan devletleri arasında paylaşılmasından doğan ve bu sebeple büyük devletleri karşı karşıya getiren anlaşmazlığı halletmekti.

Konferansta yapılan görüşmeler sırasında Yunanistan, Ege adalarından; Karadağ İşkodra’dan; Bulgaristan da Edirne’den çekilmek istemiyordu. Osmanlı Devleti ise, Edirne’yi bırakmamakta kararlı idi. Rusya ile Avusturya arasındaki gerginlik de giderilemiyordu. Ayrıca Rusya, Kafkasya’ya asker yığmaya ve Anadolu’yu tehdit etmeye başladı. Almanya, buna mâni oldu. Bu hâdiseler sebebiyle konferans uzun sürdü ve neticesiz kaldı. Bunun üzerine Balkan Savaşı'nın yeniden başlamaması için, büyük devletler, 17 Ocak 1913’te Osmanlı Devletine ortak bir nota verdi. Bu notada, Edirne’nin Balkan devletlerine terkini ve Ege adaları hakkında verilecek kararın kendilerine bırakılmasını istediler. Aksi takdirde çıkacak savaşta, Osmanlı Devletinin güç duruma düşeceğini bildirdiler. Büyük devletler, böylece, Balkan Savaşı başlamadan hemen önce, bu savaş sonrasında Edirne ve Ege adaları bölgesinde durumun değişmeyeceği garantisini bir tarafa bırakarak, Balkan devletlerini desteklediklerini ve sınır değişikliğini kabul ettiklerini açıklamış oldular.

Bu sırada Osmanlı Devletinde yeni hâdiseler vuku buldu. Yenilgi ve gelişen siyasî hâdiseler, Kâmil Paşa hükümetini yıpratmıştı. Bu durumdan istifade eden İttihat ve Terakki Fırkası, 23 Ocak 1913’te Bâbıâlî’ye baskın yaparak iktidarı ele geçirdi. Mahmud Şevket Paşa'nın başkanlığı altında yeni bir hükümet kuruldu. Hükümet, büyük devletlerin verdiği notayı reddetti. Bunun üzerine 3 Şubat 1913’te, Osmanlı Devleti ile Balkan devletleri arasında savaş başladı. Fakat İttihat ve Teraki hükümeti, bu savaşta başarı sağlayamadığı gibi, düşmana karşı kendi savunmasını yapan İşkodra, Karadağlıların eline geçti
Arama Motoru  
   
Haberler  
   
Tarih  
 
 
center>
Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol